Günümüzde insanlar aynı fikirde olmayı “anlaşmak” sanıyor.
Oysa mesele, herkesin aynı düşüncede olması değil; farklı düşüncelere rağmen birbirine saygı gösterebilmesidir.
Ve işte bu olgunluğa erişebilenlere insan denir.
Ne acıdır ki, ortak yönlerimizde buluşmak yerine, farklı düşündüğümüz konularda kavga etmeyi tercih ediyoruz.
Herkesin bir fikri vardır, olmalıdır da... Çünkü fikir; insanın iradesinin, karakterinin ve özgürlüğünün sesidir.
Ama mesele fikir sahibi olmak değil, o fikri başkasına zorla kabul ettirmeye çalışmaktır.
Biraz durup dinlesek...
Belki de aslında birbirimize ne kadar benzediğimizi göreceğiz.
Çünkü insanlar çoğu zaman birbirine zıt değildir, sadece aynı gerçeği farklı cümlelerle anlatır.
Fakat önyargılar, bizi birbirimizin sesine sağır eder.
İnsanoğlu 9-12 ayda konuşmayı öğreniyor ama bir ömür boyunca susmayı ve gereksiz konuşmamayı öğrenemiyor.
Oysa bazen sessizlik, bir kelimeden daha çok şey anlatır.
Sessizlik, anlamak için beklemektir.
Yargılamadan önce düşünmektir.
Bugün insanlar iki tarafı dinlemeden karar veriyor.
Kimin haklı olduğuna değil, kimin sesi daha çok çıktığına bakıyor.
Ama unutmayalım; adalet gürültüde değil, dengededir.
Kendi düşüncelerimizle başkalarını yargılamak, en büyük adaletsizliktir.
Fikir ayrılığı düşmanlık değildir.
Bir insanla aynı düşünmek zorunda değilsin; ama onun düşüncesine saygı göstermek zorundasın.
Çünkü saygı, farklılıkların içinde barışı mümkün kılar.
Kısacası mesele anlaşmak değil, anlayabilmektir.
Ve anlayabilen insan, zaten dünyayı güzelleştirmeye başlar.