Zekât Camiye Verilmez: İslam’ın Sosyal Sorumluluk İlkesi
Zekât, İslam’ın en temel ibadetlerinden biridir ve bu ibadet, sadece bireysel bir sorumluluk olmanın ötesinde, toplumun refahını sağlamayı amaçlayan bir sosyal sorumluluk pratiğidir. Zekât, insanların mal varlıklarından belirli bir kısmı, daha az imkânı olan kişilere vermeleri gerektiği bir düzeni ifade eder. İslam, bu pratiği, toplum içinde dengeyi sağlamak, yardımlaşmayı teşvik etmek ve dayanışma kültürünü geliştirmek amacıyla sunmuştur.
Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in hadislerinde zekâtın, sadece zenginlerin değil, aynı zamanda toplumun her kesiminin sorumluluğu olduğuna işaret edilir. Zekâtın amacı, fakirlerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan maddi desteği sağlamak ve ekonomik adaletsizliği ortadan kaldırmaktır.
Zekâtın Dağıtımında Öncelikler
Zekâtın dağıtımı, belirli bir öncelik sırasına göre yapılmalıdır. Öncelikle, yakın akrabalar, yani kişinin ailesi ve yakın çevresi göz önünde bulundurulmalıdır. Ardından komşulara ve son olarak daha geniş bir çevreye yardım yapılması önerilir. Bu sıralama, zekâtın doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlarken, aynı zamanda toplumdaki dayanışma ve yardımlaşma duygusunun güçlenmesine katkıda bulunur.
İslam’a göre, zekâtı verirken uzaklara değil, önce yakınlara verilmesi esas kabul edilir. Bu, yalnızca maddi yardımlaşma açısından değil, sosyal bağların güçlenmesi açısından da önemlidir. Kişi, kendi toplumuna ve çevresine öncelik vererek, daha sağlıklı bir toplumsal yapı oluşmasına yardımcı olur. Uzaklara yapılan yardımlar, yerel ihtiyaçları göz ardı edebilir ve etkisi daha sınırlı olabilir.
Camiye Zekât Verme Yanılgısı
Bazı bireyler, zekâtın camiye verilmesi gerektiği yönünde bir yanlış anlayışa sahip olabilirler. Ancak İslam hukukuna göre zekât, yalnızca fakirlere verilmesi gereken bir ibadettir. Zekât, toplumdaki ekonomik dengeyi sağlamak ve fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla verilmelidir. Bu nedenle, camiye yapılan bağışlar zekât olarak kabul edilmez.
Camiler, İslam toplumlarında önemli bir yer tutar ve genellikle toplumsal hayır işlerine, caminin inşası, bakımı veya diğer ihtiyaçları için bağışlar yapılır. Bu bağışlar, sadaka veya diğer hayır işlerine yönlendirilir. Ancak zekât, doğrudan fakirlere verilmelidir ve camilere verilmesi gereken bir yardım türü değildir.
Sonuç olarak, zekât İslam’ın açık bir emridir ve fakirlerin hakkıdır. Bu bağlamda, zekât verilirken fakirlerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak, onların yaşam koşullarını iyileştirmek adına doğrudan yardım etmek esastır. Camiye yapılan bağışlar ise, ayrı bir kategoride değerlendirilmelidir ve genellikle sadaka veya hayır işlerinde kullanılmak üzere bağışlanan paralar olarak ele alınmalıdır.
İlahiyatçı Araştırmacı Yazar: CESUR YÜREK