Paylaş ki Şükür Olsun: İsrafın Karşısında İnfakın Gücü"
Kur’an-ı Kerim, insanın hem maddi hem manevi sorumluluklarını sık sık hatırlatır. İsra Suresi 26. ayette Yüce Allah şöyle buyurur:
"Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver; fakat malını israf ederek saçıp savurma."
Bu ilahi emir, sadece bir tavsiye değil, aynı zamanda toplumda denge ve adaleti sağlayan bir yükümlülüktür. Zira her nimet, beraberinde bir sınav getirir; her zenginlik, bir paylaşma borcu doğurur.
Nimetin Şükrü: Paylaşmaktır
İnsan, kendisine verilen her nimetin hesabını verecektir. Mal, mülk, servet; hepsi geçicidir. Ancak kalıcı olan, bu nimetlerle yapılan iyiliklerdir. Bu bağlamda yoksula, akrabaya ve yolda kalmışa verilen her yardım, hem şükrün bir ifadesidir hem de sosyal adaletin bir parçasıdır. Çünkü Allah, verdiği nimetlerin sadece bir kişide toplanmasını değil, ihtiyaç sahiplerine de ulaşmasını ister.
İsraf: Sessiz Bir Günah
Ayetin devamında gelen “malını israf ederek saçıp savurma” uyarısı, bugünün en büyük problemlerinden birine ışık tutar. Günümüzde lüks harcamalar, gösteriş uğruna yapılan masraflar, gerçek ihtiyaç sahiplerini görmezden gelen bir toplum yapısını doğurmuştur. Halbuki israf, sadece malın boşa harcanması değil; ihtiyaç sahibinin hakkının gasp edilmesidir.
Yolda Kalanın Hakkı: Misafirliği Unutmak
Kur’an, yolda kalmış kişiden özellikle bahseder. Bu detay, İslam'ın misafire ve yolcuya verdiği değeri gösterir. Yolcu, memleketinden uzak ve çoğu zaman çaresizdir. Ona yardım etmek, hem bir insanlık vazifesidir hem de Allah rızasını kazanmanın yollarından biridir.
Sonuç: Paylaşmak, Bir İnanç Eylemidir
Zekât ya da sadaka sadece fakiri doyurmak değil, aynı zamanda kalbi yumuşatmak, malı bereketlendirmek ve toplumu diriltmektir. Bu ayet, bize sadece vermeyi değil, nasıl vermemiz gerektiğini de öğretir: Gösterişsiz, gönülden ve Rabbimizin rızasını gözeterek. İsrafın karanlığından çıkarak, paylaşmanın aydınlığına yürümek, bugün her zamankinden daha kıymetlidir.