Hamd Gönlün Secdesi, Şükür Paylaşmanın Adı
Hayat, insana her an yeni bir ders verir. Kimi zaman mutlulukla sınar, kimi zaman sabırla. Ve bu sınavların tam ortasında iki yüce kavram vardır: Hamd ve Şükür. Bu iki kelime, sadece birer söz değil, aynı zamanda insanın Allah’la olan bağını diri tutan iki manevi duruştur.
Hamd: Şu Anki Hâline Razı Olmaktır
Hamd, her hâlükârda Allah’a yönelmenin adıdır. Şartlar ne olursa olsun, içinde bulunulan duruma razı olmak, teslimiyetle dolu bir kalbin göstergesidir. Bu razı oluş, bir boyun eğme değil; aksine, derin bir farkındalık ve kabulleniştir. Kederde, darlıkta, zorlukta bile “Rabbim daha iyi bilir” diyebilmektir. Hamd eden kişi bilir ki, yaşadığı her şeyin ardında bir hikmet, bir imtihan ve sonunda bir rahmet saklıdır.
Şükür: Nimeti Paylaşarak Artırmaktır
Şükür ise verilen nimet karşısında sadece dil ile “şükürler olsun” demekle kalmaz; o nimeti paylaşarak bereketlendirmeyi de kapsar. Gerçek şükür, sahip olduklarını sadece kendine saklamak değil, muhtaç olana da uzatabilmektir. Bir lokma ekmeği, bir bardak suyu, bir sıcak giysiyi, bir tebessümü paylaşmaktır. Çünkü paylaşmak, şükrün en güzel halidir.
Hamd ve Şükür: İki Taraflı Bir Dua
Hamd, sabrın meyvesidir; şükür ise cömertliğin. Biri teslimiyeti öğretir, diğeri paylaşmayı. Bu iki kardeş kavramı hayatımıza yerleştirdiğimizde, ne fakirlik üzerimize çöker ne de zenginlik bizi sarhoş eder. Hamd ile huzuru, şükür ile bereketi yakalarız.
Sonuç olarak, hamd etmek hayatı olduğu gibi kabul etmek; şükretmek ise o hayatı başkalarıyla güzelleştirmektir. Her sabah yeni bir başlangıçtır ve her başlangıçta bu iki duayı hatırlamak, ruhumuzu diri, kalbimizi temiz tutar.